01 Haziran 2009

Blog okuyucularının o blogda yazdıkları yorumlar ve blog sahibinin cevapları, birbirleri ile paylaşımları, birbirleri ile diyalogları… İşte sosyal bir blogun en büyük kanıtı; yorum alanı. Aynı zamanda her yorumunuzla, o blogda bir nevi kendi blogunuzu tanıtmış olursunuz. Eğer yorumlarınız bir okuyucu tarafından beğeniliyorsa emin olun o okuyucu blogunuzu ziyaret edecektir. Ve eğer yazınızı da beğenecek olursa size yorum yazmaktan üşenmeyecektir. (Yorum yazmanın Önemini buradaki yazım ile anlatmaya çalışmıştım.)
"Blog sosyal değil kişisel bir alandır" görüşünü savunanları ve sadece kendi günlüğü şeklinde yazılar yazanları bundan tenzih etmek gerekir. Ancak farklı tanıtım sitelerinde blogun tanıtımlarını yapan, bloguna son yazılar eklentisini veya son yorumlar eklentisini yerleştiren, Retweet tuşu ekleyen, facebook profilini paylaşan, sosyal ağ bağlantıları gibi eklentileri ekleyen yazarların her ne kadar bloglarına günlük veya kişisel kategorisini uygun görseler de bloglarını sosyal bir ortama dönüştürme isteklerinin bir kanıtıdır.

Sosyal bir blog alanı oluşturmak isteniyorsa ve bunda en önemli kıstas yorumdur. Bunun için öncelikle sayfayı ziyaret edenlerin hangi sebeplerle blogunuzda yer alan yazılarınıza yorum yapmadıklarını bilmek ve değerlendirmek gerekir.

Blogunuzu ziyaret edenler neden yazılarınıza yorum yapmazlar?

1. Öylesine detaylı bir analiz, öylesine muhteşem bir yazı yazmışsınızdır ki okuyucu sadece; teşekkürler, iyi bir yazı, mükemmel paylaşım… gibi bir tepki vermek istemez.

Bu gibi bir tepkinin hem yazıya yapılmış bir hakaret olarak değerlendirilebileceğini hem de yorum yazanın konu hakkında hiçbir şey söyleyemeyecek kadar bilgisiz olduğunun bir göstergesi olmasından çekinmiş olabilir.

2. Okuyucunun daha önce bilgisi olmadığı herhangi konu hakkında yazı yazmış olabilirsiniz.

Bu yazı okuyucuya yeni bir şey öğretmiş olsa dahi kendi konu hakkındaki yetersiz bilgisini belirterek komik duruma düşmekten çekinmiş olabilir. Ya da öğrenmiş olduğu bu yeni konu hakkında bir ön araştırma yapmak için farklı kaynakları araştırmaya başlamış ve size yorum bırakmayı unutmuş olabilir.

3. Yazılan yazı sadece belli bir arkadaş kitlenize hitap ediyor olabilir.

Bu durumda o arkadaş grubundan olamayan biri olarak yazıya yorum yapmanın pek bir önemi olmaz.

4. Blog yazarı nadiren blog yorumlarını yanıtlıyorsa, yorum yapmayı düşünen kişi ‘yorumunun pek bir öneminin olmadığını düşünebilir’ ve yorum yazmaktan vazgeçebilir.

5. Blogdaki yazılarının matraklığı okuyucu tarafından beğenilmesine karşın bu matraklık seviyesinde bir yorum yazamayacağını düşünülmesi.

6. Yazıda devlet meselesi, siyasi görüş, din, ahlak gibi konularda fikir beyan etmiş olabilirsiniz.

Bu fikriniz tartışmaya açıktır ancak yinede bu kadar ciddi bir konuda fikir beyan etmek herkesin tercih edebileceği bir durum değildir.

7. Yazınızın sonunda okuyucularında yorum yapabilmesi için sorduğunuz sorunuz “Bing Bang Teorisi hakkında ne düşünüyorsunuz?” , “Eğitim Sistemi Hakkında düşünceleriniz neler?” gibi detaylı bir konuda ise yorumcu bu konuda uzun uzadıya fikir beyan etmeyi tercih etmeyebilir.

8. Okuyucu blogunuzu yazılarınızı büyük bir beğeni ile takip ediyor olabilir ancak o an öylesine meşguldür ki yorum yazacak vakti yoktur. Belki daha sonra blogunuzu tekrar ziyaret ettiğinde yorum yazabilir. Bu madde yorumsuzluğa en olumlu yaklaşımdır.

9. Okuyucularınızın yorum yazabilmeleri için üyelik sistemi kullanıyorsanız, zaten bir sürü üyeliği olan ve başı kullanıcı adları ve şifreleri ile dolu bir okuyucu birde sizin yazılarınızı okumak için bir kullanıcı adı ve şifresi almayı tercih etmeyebilir.

10. Yazınız güncellikten bir haber olduğu gibi sıradan ve diğer bloglardaki yazılardan ayrılacak bir özelliğe sahip değilse, okuyucunun da yorum yapması düşünülemez.

Bu maddelere mutlaka eklemeler yapılabilir, eğer sizinde aklınıza gelen nedenler varsa lütfen yorumlar kısmında paylaşmanızı rica ediyorum.

Bol Yorumlu Yazılar...
Yorum
MURAT PINAR dedi ki...
Güzel tespitlerde bulunulmuş, hak veriyorum..
Sade dedi ki...
Merhaba Murat, hem biraz öz eleştiri hem de diğer bloggerlara kaynakça olabilmesi için ele aldığım bir konu bu. En büyük esin kaynağımda birkaç blogun sadece yorum alamadığı için kapatılmış olmasıydı.
Unknown dedi ki...
Okuyanların bir kısmı sizi çekemeyenlerdir (daha önce tartıştıklarınız vs.) sırf sizi kıskandıkları için gelip okur ve giderler yorum yazmaları düşünülemez elbette çünkü oraya geldiklerini kimsenin bilmesini istemezler :) Benim blog'da sık rastlıyorum bu vakalara. Maddeler süper +1 rep :P :)(:
Sade dedi ki...
:) esasında trajikomik bir noktaya parmak bastın. 11. maddeyede kıskançlık veya çekememezlik maddesini mi eklesek acaba:D

Evet çekememezlik, kıskançlık yada buna benzer duygulara kapılan insanoğlu, doğası gereği yanlış tepkiler verebiliyor. Esasında kim olursa olsun (Şahsını sevelim yada sevmeyelim) eğer doğru bilgi veriyorsa, kaliteli ve özgün içerikler yazıyorsa veya kendi birikimlerini paylaşıyorsa takdir edilmelidir diye düşünüyorum.

Bloglarda karne yada takdir belgesi düzenlenmediğine göre en güzel takdir yöntemi de yazı hakkında yorum yaparak görüş belirterek veya Sosyal Ağ tuşları ile o yazıyı tanıtarak mümkün. Peki bunu herkes yapabilir mi?
ebvatathemua dedi ki...
8.madde en saçma bahane olabilir yorum yapmamak için.Şu yorumu yapmam ve yollamam en fazla 15-20 saniye sürecek mesela.15 saniyen de yok mu yani
:((
O kişi yazısını hazırlarken kaç dakika-saat harcıyor peki?

11.maddeye kıskançlık kesinlikle konmalı benzer konuda yazan blog yazarları dolayısı ile.
Sade dedi ki...
Merhaba Ebvata

Kesinlikle haklısın zaten 8. madde en iyimser bir madde. İnsanların art niyetli olduklarını düşünmek istemediğimden belkide.

Yazı yazma süresi, Bir yazının hazırlanması için harcanan araştırma, geliştirme süresinin yanında azımsanacak kadar az bir süredir. Sonuçta blog yazan arkadaşlar olarak hepimiz öyle yada böyle bir emek harcıyoruz. Bu emeğin kısa sürede karşılığını görebileceğimiz alan yorum alanıdır. Ziyaretçilerin kendi fikirlerini çekinmeden yazabilmeleri gerekir. Umarım bu maddeler biraz olsun. İnsanların bakış açısını değiştirmeye yarar ve yorum yazmaktan üşenmezler.

11. madde olarak bu gidişle kıskançlık maddesini eklemek zorunda kalacağım. Bloggerların bu kadar kıskanç olduklarını bilmiyordum.

Değerli yorumun için çok teşekkürler. Görüşmek üzere...
sesiber dedi ki...
Blog sahibini, sahibesini havaya sokmamak, cool görünmek adına yazmayanlar olabilir.
Blog gezmeyi sadece einden,sütünden, yününden faydalanmak olarak görüp, alacağını alıp, çekip gitmeyi tercih edenler olabilir.

Kişisel yazmayış nedenlerim;

Bazıları da var, ben mümkünse yorum falan yazmasınlar diyorum. Uğraşıp didinip bir tasarım ortaya koyarsın. Onlar yazılanla kelalaka, "bende ödülün var, gel al canım" yazarlar. İlk kez görürüm kendilerini, niye bana ödül veriyorsun? naptım demek için giderim, yorumumu yazar yazar, sonra ayıp olmasın diye silerim. Yorum yazmamış olurum o zaman. Oysa benim ödülüm anlamlı bir beğeni ya da yapıcı bir eleştiridir.İşte bu da kişisel bir sebep.

Yine ilk kez gödüğünüz bir bloggerdan yorum gelir. İade-i ziyarete gidersiniz. Ayyyh,kısss, choshtumm, nbr, canısı, vb. kelimeler ve bu kelimelerle dolu cümleler ve bir o kadar da dandik blog yazıları görürsünüz. Bir daha da ne okur, ne yazarsınız o bloga...

Bir de hemen her postunuza ilk olarak girip, "çok güzel olmuş canım" diyen sürekli hergün aynı cümleyi kullanan blog arkadaşlarınıza da ziyarete gider, size hiç hitap etmeyen yazısı size, siz yazısına boş boş bakar, ne yazsam diye kıvranırsınız, sonra yazarım diye çıkarsınız. Yarın yeni yorum gelir, yine aynı kıvranış, yine yazılamayan yorum. Vicdan azabı... Bunda iki tarafın da suçu yok, elektrik alamamışsınızdır.

Size önce blogdan, sonra mailden hararetle teknik sorular soran bloggerlar vardır. Yardımınızı isterler. Siz yazıştığınız mailin sonuna isminizi eklersiniz. O israrla nickini... Madem bana soru sorabiliyorsun, samimiyetle yardımımı istiyorsun, neden ismini gizliyorsun? diye kızarım. Yorum da yazmam o bloga.
İlk aklıma gelen bunlar.
Sevgiler
Sibel
Sade dedi ki...
Merhaba Sibel, öncelikle değerli vaktini yorum yazmaya ayırdığın için çok teşekkür ederim. Yorumun, Külfet gibi görülmediğini kanıtlayanların olması sevindirici.

Senin değindiğin bu maddeler ile yazı neredeyse ikinci bir bölüme taşınmış. Çok güzel noktalara değinmişsin. Sanırım çoğu blogun ortak dertleri bunlar.

Yorum gerçekten yazıların meyvesidir. Yazarın, "ne yaptım" sorusuna alabileceği en net cevap yorumlardadır. Keşke yorum yazmayı biraz daha önemsese herkes,

Çok teşekkürler Sibel, Ellerine sağlık...